31 Aralık 2007 Pazartesi

İnsan Davranışlarının ve Tercihlerinin Şekillenmesindeki Önemli Faktörler

İnsanın tutum ve davranışları biyolojik yapıdan kaynaklanan, öğrenilmeyen, irsî iç güdüsel davranışlar ve sonradan öğrenilen davranışlar şeklinde sınıflandırılsa da bu doğru değildir. Her tip davranışta az çok öğrenme ve geri bildirim olayı vardır. İnsanın hayat seyrinin nasıl olacağı konusunda, kendi iradesi dışında gelişen olaylar da önemli rol oynar. Ferdin hayatını şekillendirmede, bilinçli tercihler ve kararlar kadar, talih, kısmet ve tevafukların da yeri önemlidir. Bunları önceden tahmin etmek çok zordur. İnsanlar gelişimlerinin belli dönemlerinde çevreden ve belli deneyimlerden etkilenmeye çok açıktırlar. Bunun yanısıra hayatlarının ilk yıllarında ortaya çıkan, daha sonraki dönemlerde değişmeden kalan belli özelliklere ve davranış kalıplarına sahip oldukları da bilinen bir gerçektir. Deprem, trafik kazası, sel baskını, açlık gibi insanın duygularını ve zihin dengesini sarsan olaylar, onun üzerinde uzun süreli kalıcı etkiler yapar. Aynı şekilde kişinin hissî açıdan aldığı yaralar da o kişinin gelişimi ve davranışları üzerinde etkili olur. Ayrıca insanlar, gelişimlerinin hassas dönemlerinde belli deneyimlerden ve çevre şartlarından daha fazla şekilde etkilenmeye yatkındır. Bu açıdan 0–5 yaş arasındaki sosyal çevre, tutum ve davranışlar, çocuktaki kişilik ve karakter gelişimi üzerinde kalıcı etkilere sahiptir. Meselâ dil 0–5 yaşında çok kolay şekilde öğrenilebilmektedir. Çünkü erken dönemde öğrenilen bilgiler ve kazanılan tecrübeler, müteakip tecrübelerin etkisini sınırlayıcı ve değişimi zorlaştırıcı etki yapmaktadır. İlk dönemlerde çocuğun işittiği şeylerden ziyade gördüğü şeyler, onun beynini programlar ve şekillendirir. Yetişkin dönemde değişimin ortak özelliği, birey yeni bir tecrübeye maruz kaldığında son derece stresli ve hissî şartlara da maruz kalmaktadır. Stres, kişide taze bir plastisitenin oluşumunu uyarır ve kişinin inanç ve davranışlarını değiştirmesini mümkün kılar. Stres ve tecrübenin birleşimi, beyin yıkama işlemlerinde, askerî eğitimde belirgin derecede gözlenir. Bu tür stres ve yeni tecrübelerle uyarılan değişimde vücut stres anında noradrenalin salgılar ve noradrenalin beyinde plastisitenin oluşumunu uyarır. İnsanda hissî bağlanmalarda, aşk ve sevgi olayında ve davranış değişikliklerinde rol alan bir diğer kimyasal madde de oksitosindir. İnsanın eş seçimi, evlilik ve aile kurmaya yönelik davranışlarının gelişiminde de fiziksel görüntü, servet, sosyal statü, ayrıca hayatın ilk dönemlerinde yaşanılan tecrübeler önemli rol oynar. Çocukluk döneminde çocuk karşı cinsten beraber oynadığı ve herşeyini paylaştığı kişilere karşı mahremiyet duygusu geliştirmekte ve ileride onları eş olarak seçme temayülü göstermemektedir. Bunun tipik bir örneği, karşı cinsten kardeşlerin veya ikiz kardeşlerin birbirlerine karşı bu gibi hisler geliştirmeye kapalı olmalarıdır. İnsan sürekli karşı cinsle aynı ortamda bulunduğunda evlilik hislerini uyarıcı eşik nokta belirgin derecede yükselmekte, hattâ bu aşırıya kaçarsa körelmektedir. Bununla ilgili, Tayvanda yapılan incelemeler misal olarak verilebilir. Tayvanda iki tür görücü usûlü evlenme şekli vardır. En yaygın tipinde evlenme çağına gelmiş kız ve erkek birbirleriyle tanıştırılmakta, birbirlerini kabul ederlerse evlenmektedirler. Bu tür evlilikler genellikle hayat boyu devam eden stabil ve sağlıklı ilişkilerin olduğu, çocukların yetiştirildiği ailelerin kurulmasına vesile olur. Diğer evlenme biçiminde ise, evlenecek kız ve erkek birbirleriyle daha çocuk yaşlarında iken (1–10 yaş arası) birbirleriyle tanışmışlarsa ve senli–benli bir dostlukları olmuşsa, bu evlilikler oldukça başarısız ve fırtınalı geçmektedir. Boşanma oranları ve tatminsizlik çok yüksek orandadır. Bu kişilerle mülâkatlar yapıldığında, eşlerinin kendileri için ilginç bir kimse olmadığını ve bir çekicilik hissinin artık oluşmadığını belirtmişlerdir. Ayrıca eşler birbirlerini 0–5 yaş arasında tanımışlar ve birlikte büyümüşlerse, boşanma riski ve tatminsizlik çok daha fazlaydı. Beş yaşından sonraki tanışmalı evliliklerde boşanma oranları giderek azalıyordu. İlk defa birbirilerini görücü usulü tanıyıp görüşen ve yuva kuran kişilerde ise, boşanma oranları çok düşüktü. Bu açıdan 0–5 yaş dönemindeki gelişim, kişinin eş seçimini ve aile yaşamının huzurunu etkileyici rol oynar. Çocuğun içinde doğup yaşadığı kültür ve alt kültürler, onun kişilik ve ahlâkî değer sistemlerinin gelişiminde önemli rol oynar. Çocuğun kişilik ve ahlâkî değerlerinin oluşumunda ilk yaşlardaki anne ve babanın rolü ile arkadaş ve oyun çevresinin etkilerinin ne seviyede olduğuna dair batı dünyasında ciddi tartışmalar başlamıştır. Meselâ sağlıklı insanî ilişkileri olan ve kendi hayatlarında başarılı olmuş ailelerin çocukları da en yakın çevresindeki insanları model olarak kullandığından başarılı olmaya eğilimlidirler. Çocukluk çağında kendilerine saygı duyulan, sıcak samimi ilgi gören ve kendine değer ve sorumluluk verilen çocuklar, diğer çocuklara nazaran hayatlarını yönetmede daha başarılı olmaktadırlar. "Ancak başarılı ve sağlıklı ilişkilere sahip ailelerin çocukları, mutlaka sağlıklı ve başarılı bir davranış gelişimi gösterirler" gibi mutlak bir kâide yoktur. Zira çocuğun arkadaş çevresi ve hayatının büyük bölümünü geçirdiği öğrenme ve yaşama ortamlarının kalitesi, karakter ve davranış gelişimini etkilemede, anne babanın etkisiyle rekabete girmektedir. Bu rekabet ilişkisi, sinerjik, anatogonistik ve nötürleyici olabilmektedir. Sadece annesiyle veya babasıyla yaşayan çocukların hayatta başarılı olma şansları, anne babasıyla birlikte yaşayan çocuklara kıyasen daha düşüktür. Ayrıca çocuğun sadece biyolojik anne babaya sahip olması ve biyolojik olarak aynı evde yaşamaları, otomatik olarak çocuğun gelişimine sağlıklı etki edeceği düşüncesi de her zaman doğru değildir. Çünkü anne–baba, psikolojik, zihnî ve ruhî olarak ana–babalık görevlerini yerine getirecek olgunluğa gelmemişse ve çocuklarının biyolojik ihtiyaçları dışında, hissî, zihnî ve ruhî gelişimlerine katkıda bulunmuyorlarsa, o zaman çocuk bu ihtiyaçlarını aile dışındaki arkadaş çevresinden ve içinde yaşadığı ortamdan karşılamaya çalışacaktır. Neticede çocuk, anne babasından ziyade, çevresindeki rol modellerine bakarak gelişimini sürdürecektir. Anne babanın çocuğa karşı gösterdiği ilgi, tutum ve davranışların muhteva ve kalitesi, çocuğun arkadaş çevresinden alacağı etkilerin nasıl olacağını belirler. Eğer çocuk ailesiyle iyi bir iletişim kuramamışsa, hissî ve zihnî gelişimine ailesinden yeterli seviyede katkı yapılmamışsa, o zaman çocuk evde farklı dışarıda farklı davranış motifleri geliştirecektir. Evde anne ve babasının istediği davranış motiflerini sergileyecek, evden dışarı çıktığında ise, örnek model aldığı arkadaş çevresinin davranış motiflerini ortaya koyacaktır. Ayrıca çocuğun madde bağımlılığına yatkınlık sağlayan genlere sahip olması, onun madde bağımlısı olma riskini artırıcı rol oynar. Eğer çocuğun sigara ve nikotine karşı bir genetik yatkınlığı söz konusu ise, kolaylıkla sigara içmeye başlayacaktır. Ailesinde ve çevresinde örnek model olarak kullanabileceği yüksek tahsil yapmış insanlar varsa, çocuk yüksek tahsil yapmayı tercih edecektir. Çünkü çocuk sosyal çevresindeki rol modellerini kendini geliştirirken kullanacaktır. Görüldüğü üzere insanın biyolojik, kişilik, karakter ve değer sistemlerinin gelişiminde bir çok faktör etkili olmakta ve bilim adamları bu faktörlerin neler olduğunu, bu faktörlerin karşılıklı etkileşiminin muhtemel sonuçlarını anlamaya çalışmaktadırlar. Gelişimin ilk anından itibaren çok şey olma potansiyeline ve farklı gelişim çizgilerine sahip insan, gelişim yolculuğunda belli eğitimler aldıkça, bu potansiyellerini azaltmakta ve gelişim tercihleri yaş ilerledikçe azalmaktadır. Dolayısıyla, 0–10 yaş arasındaki çocuğun kişilik, karakter ve ahlâkî değer sistemlerini geliştirmede sahip olduğu alternatifler ve potansiyeller, 40 yaşındaki bir insana kıyasen çok çok fazladır. İnsan kendi gelişiminden sorumlu bir varlık olduğu için davranışlarını şekilendirecek bilgi ve tecrübeler aramada ve kendi gelişimini yönlendirmede aktif rollere sahiptir.

Hiç yorum yok: